Sosyal Anksiyete Bozukluğu ​

Sosyal Anksiyete Bozukluğu

Sosyal anksiyete bozukluğu, bireyin sosyal durumlarda yoğun bir kaygı, korku veya rahatsızlık hissetmesiyle karakterize edilen bir anksiyete bozukluğudur. Bu bozukluk, kişinin sosyal etkileşimler ve performans gerektiren durumlarla ilgili yoğun bir endişe yaşamasına neden olur. Sosyal anksiyete bozukluğunun temel belirtisi, sosyal veya performansla ilgili durumlarda başkaları tarafından olumsuz değerlendirilme korkusudur. Bu korku, genellikle yüz yüze iletişimde bulunmaktan, grup etkinliklerine katılmaktan veya dikkat çeken durumlarda bulunmaktan kaçınmayı içerir. Belirtiler, titreme, terleme, konuşma zorluğu, kas gerilimi, mide bulantısı ve kalp çarpıntısı gibi fiziksel belirtiler ile sosyal durumlarda aşırı kaygı ve endişe hissini kapsar.

Sosyal anksiyete bozukluğu, dünya genelinde yaklaşık %7 oranında görülür ve genellikle ergenlik veya genç yetişkinlik döneminde başlar. Kadınlar ve erkekler arasında eşit sıklıkta görülür ve genetik, biyolojik, çevresel ve psikolojik faktörlerin etkileşimi ile gelişir. Sosyal anksiyete bozukluğu, kişinin günlük yaşamını, iş veya okul performansını ve sosyal ilişkilerini önemli ölçüde etkileyebilir.

Tedavi süreci, genellikle multidisipliner bir yaklaşımı içerir. Psikoterapi, sosyal anksiyete bozukluğunun tedavisinde kritik bir rol oynar ve bilişsel davranışçı terapi (BDT) özellikle etkili bir yöntemdir. BDT, kişinin sosyal durumlarla ilgili olumsuz düşünce kalıplarını ve davranışlarını anlamasına ve değiştirmesine yardımcı olur, ayrıca sosyal beceriler geliştirmeye yönelik stratejiler sunar. İlaç tedavisi, anksiyete semptomlarını yönetmek için kullanılabilir; genellikle antidepresanlar ve anksiyolitikler tercih edilir. Destek grupları ve yaşam tarzı değişiklikleri, bireyin stres yönetimini ve sosyal becerilerini destekleyebilir. Tedavi süreci, genellikle uzun vadeli olup, kişinin genel yaşam kalitesini iyileştirmeyi ve sosyal anksiyetenin etkilerini azaltmayı hedefler.

Scroll to Top